24 Şubat 2012 Cuma

4+4+4 eğitim sistemi

4+4+4 eğitim sistemi

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer 'yeni eğitim sistemi' çalışmalarıyla ilgili açıklama yaptı.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, "Öğrencileri seçmeye dayalı sınav sistemini kaldırmak istiyoruz. uzun vadede. Öğrencileri seçmeye dayalı sınav sisteminin gözde geçirilmesiyle ilgili bir çalışma yapıyorum. Bunu takvimi şu an belli değil" dedi.

Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik Eğitim Çalıştayı'na katılmak için Antalya'nın Manavgat ilçesinde bulunan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, öğle namazını ilçedeki Külliye Cami'nde kıldı. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Gazetecilerin, "12 yıllık kesintili zorunlu eğitimin ilişkili yasa teklifi görüşülmeye başlandı, alt komisyona sevk edildi. Bazı öneriler sizin öneriniz var mı?" sorusuna Bakan Dinçer, "Zaten alt komisyona alınması konusunda

bizim Milli Eğitim Bakanlığı olarak talebimiz oldu. Hem bazı teknik hatalar var onların düzeltilmesiyle ilgili hem de ortaya çıkan tereddütlerle ilgili hususların yeniden gözden geçirilmesiyle ilgili çaba ortaya koyacağız. Dolayısıyla bakanlık olarak biz Türk eğitim sisteminin daha iyi ve etkin hale gelebilmesi için daha dikkatli bir çaba içinde olacağız. Bu nedenle alt komisyona gitmesini biz talep ettik. Kamuoyundan gelen tereddütler var. Bunların bazıları ideolojik tereddütler. Doğrusu ideolojik

tereddütler tercih meselesi onun dışında teknik olarak veya eğitim sisteminin dünya ile uyum sağlaması konularda tereddütler varsa onu değerlendirmeye alacağız" diye cevapladı.

EVDE EĞİTİM

"Evde eğitime ilişkin eleştiriler var bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna ise Bakan Dinçer şöyle yanıt verdi:

"Ben özelikle eğitim sisteminin esnekleştirilmesi ile alakalı konularda herkese çok açıklıkla herkese geniş bir çalışma sundum. Hem komisyon hem de medya mensuplarına hangi ülkede bu konuda nasıl bir değerlendirme var onu koydum. Bütün dünya eğitim sistemi artık giderek süreçten çok sonuçlara bilgi ve yeteneklere dayalı bir alana çekiyor. Bunla ilgili eğitim sisteminde bilgi ve yetenek kazandırmayı çeşitlendiriyor. Burada yapılan sadece bundan ibaret. Orada özellikle kız çocuklarımızın okullaşmasıyla ilgili tereddütler ortaya konuluyorsa benim buradan çıkarabildiğim tek değerlendirme Türkiye'nin bu zamana kadar ki tecrübelerinin insanlarımızın üzerindeki bıraktığı izdir. Biz bu zamana kadar aldığımız tedbirlerle kız çocuklarımızın okullaşmasıyla alakalı ciddi tedbirler aldık. Bugünden sonra da başka bu zamana kadar yaptıklarımızı geriye dönüp inkar edip başa bir şey yalpayı asla düşünmeyiz. Bu sebeple bakıldığında geriye dönüp bakılsın orada kız çocukların okullaşmasıyla ilgili yapılan çabaları göz önünde bulundursunlar. Bundan sonra yapacaklarımızı o gözle değerlendirsinler. Normalde kaynaştırmayı tabi olacak insanlarımız ve öğrencilerimiz için düşünülen bir şey değil zatken. Bu çok istisnai kaynaştırma eğitimine tabi tutamayacağımız toplum içerisinde dışarı da kalması konusunda diğer tedbirlerin çare olmadığı uygulamalarda bir fırsat yaratacak. Mesele, okula devam etmeyen özürlüler olabilir mi? Bugün teknoloji öyle gelişti. İnsanların oturdukları yattıkları yerden eğitim almaları mümkün.

Bunların varsa bir bilgi ve kabiliyetlerinin belgelendirmesi de mümkün. Belirli yaşın üstündeki insanların eğitim alması mümkün. Zaten şimdi de mümkündü o. Bütün çabalarımıza rağmen topluma kazandıramadığımız insanlar var. Mahkumlar söz konusu olabilir. Bütün bu onlara bakıldığı zaman toplumun en ücra köşesine bakıldığında bile kalmış insanlar varsa onların eğitim almalarını sağlayacak bir alt yapı kurmak bizim görevimizdir. Burada yapılan şeyde bununla ilgili bir zemin kurmakla alakalıdır. Normal bir öğrenci için düzenlenen bir şey değil. Normal okuma çağında okula devam etmem imkanı olan çocuklarımızın okuldan uzaklaştırılmasıyla ligli bir tedbir değildir bu. Şunun altını çizmek lazım, bu esnekleştirmenin toplum içinde nasıl sonuç doğuracağına dair tedirginleri anlayışla karşılamak ve gidermek bizim görevimiz. Yorumlandığı gibi bunların eğitim sisteminde bu zaman kadar yapılan kazanımları geriye doğru götüreceğine kabullenmek doğrusu çok haklı bir yorum değil."

ÖZÜRLÜ GRUPLARIN OKULA KAZANDIRILMASI

Gazetecilerin "Daha önceden yayınlanan özürlü grupların okula kazandırılması için genelge yayınlanmıştı. Bu yeterli değil midir?" sorusuna ise Bakan Dinçer, "Onunla ilgili hukuki bir zemin yoktu. Şimdi özellikle STÖ'lerden kızların evde eğitim alacağına dair beklide yanlış bir yorumlama var. Şunun altını çizmek istiyorum. 2002 yılında AK Parti iktidara gelmeden önce ilköğretimde okullaşma oranı yüzde 91 civarındaydı. Okullarda kız çocukların cinsiyet oranı ise yüz erkek öğrenciye karşı 88'di. O zamandan bu kadar alınan idari tedbirlerle, 'Baba beni okula gönder, Haydi kızlar okula, Şartlı nakil transferi,devamsızlıkların takibiyle uyguladığımız çeşitli programlarla kız çocuklarının okullaşmasında ciddi bir mesafe kaydettik. 2011 yılı sonu itibari ile bugün ilköğretimde okullaşma oranı yüzde 98,5'un üzerine çıktı. Ve kız çocuklarımızın okullaşma oranı cinsiyet oranı 100 erkek öğrenciye karşı 100.4'e geldi. Bütün bunları yapan bir iktidarın yine bu mesele üzerinden doğru sorgulanmasını doğru bulmuyorum" yanıtını verdi.

HEDEF YÜZDE YÜZE ULAŞMAK

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, okul öncesini de zorunlu eğitime dahil edilmesi konusunun alt komisyonda gündeme gelebileceğini söyledi. Bakan Ömer Dinçer, okul öncesi eğitimde yüzde yüze ulaşmayı hedeflediklerini ve bunu da 2013 yılı sonuna endekslediklerini belirterek, "Yani hukuken böyle bir zorunluluk olmasa bile bu ülkede buna ulaşmak istiyoruz" dedi. Bakan Dinçer, 2010-2011 yılı eğitim-öğretim yılında okul öncesi okullaşma oranının yüzde 67'lerde olduğunu hatırlatarak, "Rakamlarımız çok kesinleşmedi ama bu yıl ki rakamlarımız yüzde 77 civarlarında. Hızla o konuda bir ilerleme kaydediyoruz. Ve bu sene yatırım kaynaklarımızın önemli bir miktarını okul öncesi programlar için ayırdık. Çok büyük ihtimalle hedefimize ulaşacağız. Ama hakikaten bu bir güven verecekse, okul öncesi eğitimin de zorunlu olması konusunda hiçbir tereddütümüz yok. O konuda gerekirse kanuna da bir madde ilave edilebilir" diye konuştu.

KANUN TEKLİFİNİN İKİ GEREKÇESİ VAR

Meclis'te alt komisyona gönderilen kanun teklifinin iki gerekçesi var olduğunu belirten Bakan Ömer Dinçer, bunlardan bir tanesinin eğitim sistemini esnekleştirmek olduğunu kaydetti. "Çünkü bizim mevcut yapımız oldukça katı" diyen Bakan Dinçer, eğitim sistemini de demokratikleştirdiklerini, bunun için de hukuki bir zemine ihtiyaç olduğunu belirtti. "İkincisi ise, dünyadaki gelişme ve değişmelere uyum sağlama konusunda sıklıkla hukuki düzenleme yapmamak" diyen Bakan Ömer Dinçer, "Dünyada bizim kadar 8 yıl süreyle kesintisiz eğitim yapan kaç tane ülke var? Lütfen dönüp bir bakın" dedi.

ÖĞRENCİLERİ SEÇMEYE DAYALI SINAVLARI KALDIRMAK İSTİYORUZ

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, bir soru üzerine Türkiye'de öğrencileri seçmeye dayalı sınavları kaldırmak istediklerini belirtti. Uzun vadede bunun önemli olduğunu ifade eden Bakan Dinçer, "Öğrencilerimizi seçme esaslı sınav sisteminin gözden geçirilmesiyle ilgili çalışma yapıyorum ben" dedi.
TÜSİAD'ın kanun teklifinin reform olmadığı, eğitim sistemini geriye götürecek bir uygulama olduğu şeklindeki iddialarına da cevap veren Bakan Dinçer, şöyle konuştu:

"Ben TÜSİAD'ın dünyadaki bütün kaynaklara ulaşabileceğini biliyorum. Yaptıkları çalışmalarda birçok raporlarda buna benzer değerlendirmeleri yaptıklarını da biliyorum. TÜSİAD az önce sorduğum soruya cevap versin. Dünya'da kesintisiz eğitimi uygulayan kaç tane ülke var? Onunla ilgili bir değerlendirme yapsınlar, ben de göreyim. Çünkü dünyanın pek çok ülkesinde 4+4+4, 5+3+4, 6+3+3 gibi ama birbirinden farklı olmak üzere kesintili eğitim uygulaması varken, Türkiye'de kesintili eğitime geçecek olmanın, bu kadar eğitim sistemini alt-üst edeceğine dair değerlendirmenin ne kadar doğru olacağını siz takdir edin".

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen Adınızı Ve Soyadınızı Yazınız..