21 Aralık 2011 Çarşamba

türk edebiyatının dönemlere ayrılmasındaki ölçütler

Türk Edebiyatının Dönemlere Ayrılmasındaki Ölçütler


Bir ulusun edebiyatındaki gelişme ve değişmeler incelenerek, o ulusun tarihsel süreçteki gelişim ve değişimleri kolayca anla­şılabilir Edebiyat tarihi de ulusun siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik yapısıyla yakından ilişkisi olan edebiyatı konu edin­miştir Edebiyatla sosyal yapı arasında sıkı bir ilişki vardır Ulus­ların sosyal ve kültürel yaşamındaki değişiklikler sanat ve ede­biyata da yansır

Bütün toplumların ilk çağlarında sözlü ürünler hâlinde örülen edebiyatları, yazılı döneme girildikten sonra önemli değişmeler ve gelişmeler göstermiş; çeşitli evrelerden geçtikten sonra çağımızdaki düzeylerine ulaşmıştır Ayrı coğrafyaların, ayrı iklim­lerin yaşayış koşulları; insanların, toplumların duyuş, düşünüş, görüş ve davranışlarını sürekli etkilemiştir Bunda yılların, yüz­yılların içinden geçerken buna uluslar arası ilişkilerden doğan çeşitli kültür ve uygarlıkların, dönüşümlerin, atılımların katkısı da olmuştur

Türkler tek bir coğrafyaya bağlı kalarak yaşam sürmemişlerdir Tarih içinde değişik coğrafyalarda yaşamışlardır Bu süreçte değişik uluslarla karşılaşmışlar, değişik kültürlere rastlamışlar­dır Bu uluslar ve kültürlerle iletişim içinde olmuşlardır Bütün bu değişim ve etkileşimler edebiyata da yansımıştır

Başlangıçta Orta Asya bozkırlarında göçebe olarak yaşayan Türkler, zamanla değişik coğrafyalara yayılmışlar ve gittikleri yerlerde yerleşik kültüre geçmeye başlamışlardır

Türkler İslâmiyet'in kabulünden sonra ise İran ve Arap kültü­rüyle tanışmışlardır Böylece İran ve Arap edebiyatından etki­lenmişlerdir

Batıya doğru ilerleyen Türkler, zaman içinde, Batı kültürüne yaklaşmışlardır Tanzimat'ın ilanıyla edebiyatımız Batı'nın etkisi­ne girmiştir

Batı kaynaklı milliyetçilik akımının yayılmasıyla edebiyatımız da bundan ekilenmiş, bu duygular 20 yüzyılın başlarında Millî Edebiyatın doğmasını sağlamıştır

Bütün bunlar, Türklerin yaşadıkları ulusal değişimlerden edebi­yatlarının etkilendiğini göstermektedir Sonuçta Türk edebiya­tında birbirinden farklı devirler oluşmuştur

1 Dil Anlayışı

Bir toplumun sözlü ve yazılı dil yapısına bağlı olan anlayıştır Dil, zaman içinde değişen canlı bir varlıktır Ulusların gelişme­sine, sosyal ve kültürel yapısındaki değişmelere paralel olarak dili de gelişir ve değişir Edebiyat, doğrudan dile dayanır Edebî eserler dil ürünü olarak ortaya çıkar Yazı dilinde meydana ge­len değişmeler, genellikle edebî dile de yansır Dildeki değiş­meler ve gelişmeler edebiyat için belirleyici niteliktedir Çünkü bir dönemin edebiyatı incelenip değerlendirilirken edebî verim­lerin dil özellikleri de göz önünde bulundurulur

Başlangıçta Türklerin dilleri, kültürleri, inançları, yaşam biçim­leri de Orta Asya'ya özgü nitelikler taşır İslamiyet öncesinde yaşayan Göktürklerin ve Uygurların kendilerine özgü konuşma ve yazma gelenekleri ve dil anlayışları bulunuyordu

Sonraki dönemlerde Türklerin dil anlayışı değişik etkiler altında kalmıştır Özellikle İslamî Türk Edebiyatı'nda yüksek zümrenin dili, Arapça ve Farsçadan birçok kelime ve kural almıştır Bu arada da kendi benliğinden az da olsa uzaklaşmıştır Halk ise kendi diline ve şiir geleneğine sadık kalmıştır ve bunları yaşat­mıştır Böylece İslamî Türk edebiyatı iki koldan ilerlemiştir

Türklerin dil anlayışı, Batı kültüründen de etkilenmiştir Yüksek zümreye ait olan edebiyat, halka inmeye çalışmış ve halkın di­li edebiyatta daha fazla yer almaya başlamıştır

Türklerin dillerindeki bu anlayış farklılıkları, Türk edebiyatının de­virlere ayrılmasında kullanılan önemli ölçütlerden biri olmuştur

2 Dil Coğrafyası

Toplumların yaşamlarını sürdürdükleri yerleşim alanları; bu alandaki doğa, iklim koşulları, bir kültür öğesi olan dilerini de etkiler Böylece ayrı bölgelerde yaşayan toplumların kültürlerindeki ayrışmalar dillerinde de farklılıklar oluşturur Dil, edebiya­tın en önemli öğelerinden olduğuna göre, dildeki bu farklılaş­manın edebiyata yansıması da doğal sayılmalıdır

Türkler Orta Asya'dan boylar hâlinde değişik kıtalara yayılmış­lardır Yayıldıkları geniş coğrafyada, büyük devletler kurmuşlar­dır Türklerin geniş bir coğrafyada, birbirinden uzak yerlerde değişik devletler kurmaları, dillerinde de farklılaşmalara yol aç­mıştır Bu süreçte değişik şiveler ve yazı dilleri ortaya çıkmıştır

Türkler, doğudan batıya doğru yayılma sürecinde yerleşik ha­yata geçmişlerdir Değişik kültürlerle ve uluslarla kaynaşmışlar­dır Bu kaynaşmadan dil ve edebiyat da etkilenmiştir Türklerin değişik coğrafyalarda yaşamaları sonucu Türkçenin "Yakutça" ve "Çuvaşça" gibi iki önemli lehçesi ortaya çıkmıştır Ayrıca farklı coğrafyalarda "Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan, Türkmenistan, Kırgızistan ve Türkiye Türkçesi" gibi şiveler oluşmuştur

13 yüzyılda doğuda "Çağatay Türk edebiyatı" ile Batıda "Anadolu Türk edebiyatının" farklılaşmasına dil değişimlerinin etkisi örnek gösterilebilir

Türk yazı dilinin çok geniş bir alana yayılması ve bu coğrafya içinde değişik kültürlerle karşılaşması sonucunda değişik yazı dileri oluşmuştur

Dil coğrafyasındaki bu farklılıklar da Türk edebiyatının devirle­re ayrılmasında kullanılan önemli ölçütlerden biri olmuştur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen Adınızı Ve Soyadınızı Yazınız..